Monday, February 05, 2007

Frp: büyü ve büyücüler 2

Evet arkadaşlar, demiştik ki eğer içinizde var ise sizi büyücü yapalım. Peki bir büyücü olabilmek içn ne gerekir bunları bir saptamak lazım değil mi ama her önüne geleni büyücü yapsaydık halimiz ne olurdu .

Büyücü olmak istiyorum abi die gelen bir oyuncuda ne görürseler, Dmler o adamı büyücü yaparlar. Şinçik buna bir açıklık getirelim :

1- Bir kere oyuncu kardeşimizin hatırı sayılır bir oranda frp tecrübesi olmalıdır.
2- D&D kurallarını iyi bilmelidir.
3- Abuk sabuk isteklerle dm'in karşısına çıkmamalıdır ki; o adamda zeka kırıntısı olduğuna inanalım değil mi ama ( mesela abi ben sorcerer wizard olucam die gelmemelidir. Bizzat yaşadım bu estantaneyi bir oyunda .) Keza zeka ve büyü birbirleriyle bağlantılıdır özellikle wizard sınıfı karakterler için...
4- sonra herhangi bir frp kahramanına özenmemelidir bu sakıncalıdır çünkü özgün bir karakter yaratılmasını engeller , hayalgücünü sınırlar. Mesela benim karaterim raistlin'e (dragonlance) benzesin die kasmamalıdır oyuncu...
5- Kağıt kalemle haşır neşir olabilmelidir oyuncu. Malum büyü kitabını oluşturması beklenecektir kendisinden, gerçi sorcerer oynatıyorsa o zaman bu maddeyi boş verebiliriz.
6- Sonra başka karakter sınıflarıyla ilgilenmemelidir ki bu sınıfta gerçek anlamda uzmanlaşabilsin...

Şimdilik bu kadar bi ara devam ederiz :)

Tuesday, January 16, 2007

FRP olayı başlık: büyü ve büyücüler

Şimdi pek saygıdeğer malkow kardeşime bir gönderme ile başlayalım, İnsan senelerce hırsız oynattıktan sonra gıcık bir dm olan neruda tarafından bir oyun sırasında cleric olmak zorunda bırakılınca ... bakar ki büyü olayı tatlı kendisini cleric olma olayına fazla kaptırır.sonrada cleric olarak oynamaya devam eder.Fakat bilmediği gıcık dm'in frpye başladığından beri büyücü ve sınıflarını oynattığıdır(15 sene dile kolay).

Tabi durum böyle olunca öncelikle büyü nedir ne işe yarar her önüne gelen frpde büyü yapabilirmi bunu bir irdeleyelim.Cevabımız tabi ki hayır olacak her önüne gelen büyü yapamaz .Öncellikle adamın büyü kullanbilen sınıflardan birini seçmesi gerekir.(D&D 3.5 kurallarına göre açıklanmıştır.)
Kişinin karater yaratırken, öncelikle temel saldırı ve savunma olarak büyü kullanan sınıflardan birini seçmesi lazımdır ki bunlar:wizard,sorcerer ve de warlocktur(tam sayılmaz aslında)
Bu sınıfa ait karakterler büyü olayını aşmışlardır.kısacası hayatları büyü ve onun çevresinde döner. Bunlar şöle 4-5 nci levele gelmeden grubun en arkasında giden sümsük tipler gibi görünürler ancak 4.ncü leveli geçtikten sonra milletin yavaş yavaş tırsmaya başladığı tipler olurlar. efendim bu aşamadan sonra bu adamlar grubun en tehlikeli tipleri olurlar ve bunlar saldırı yaparken kimsecikler önlerinde durmaya cesaret edemez aksi takdirde kazayla yanabilirler.(bkz. chaotic bir büyücü fireball atmaya kalkarsa ne olur.)
Yani bu adamlar büyü ile yatar ve büyü ile kalkarlar işi özü budur.Birde biz büyü yapabiliyoruz diye geçinen bazı sınıflar vardır ki.Bu gariplerim büyü kullanmaya hep özenselerde tam anlamıyla büyüyü kullanamazlar.
bunların büyü yanında kullandıkları ekstra silah zırh madalyon vb gibi şeylerde vardır.bunlar kimlerdir efenim CLERICLER,bardlar,paladinlerdir,ranger ve druidler.


Bu şahsiyetler iki dane kıçı kırık büyü bilirler ve büyü yapıyok diye geçinirler.hele ki cleric olmuş şahsiyetler tanrılarına dua etmeden bir bok yiyemezler aslında.İlla tanrım ne olur şunu şöle yapayım bunu böle yapayım die dua ederler yani içlerinden gelen herhangi bir büyü yoktur .
Olaki tanrıları bunlara sırt çevirise bunlar alenen sudan çıkmış balığa dönerler. Ama iyi yönleride vardır mesela ölen adamı geri getirebilirler.
yaraları falan iyileştirirler işte bu yüzden her partide bi tane olsa iyi olur .Ancak cleric bulunmayan partilere rastlanır, ama içinde böyücü bulunmayan parti yok denecek kadar azdır.
Yani siz boş verin kıçımın clericlerinde gelin sizi eğer içinizde varsa böyücü yapak....

BU YAZI MALKOW KARDEŞİME İTHAF EDİLMİŞTİR VE DE YORUMU ŞİDDETLE BEKLENMEKTEDİR.(GICIK DM VE CHAOTIC BÖYÜCÜ NERUDA)

HAYATA DAİR DERSLER :)

1-Gülmek için çaba sarf etmeyin.Gülmek insanı yüceltir...
2-Hayatta bir şeyi yapmadığınız için asla keşke yapsaydım demeyin.Keşke demektense yapacağınız şeyi o an yapın...
3-Asla ve asla yapacağınız işi ertelemeyin.Ertelerseniz altından kalkamazsınız...
4- Sevgiye her zaman öncelik verin ... Sevmediğiniz bir şeyi asla layıkıyla yapamazsınız...
5- Her gününüzü bugün dünyadan ayrılacakmış gibi yaşayın,ama hep dünyada var olacakmış gibi davranın...
6- Aşk herkese lazım, ama bulamadım diye de ümitsizliğe kapılmayın o herkes için bir yerlerde var yalnız sırasını bekliyor...
7- Seks olayına mümkün olduğunca zaman ayırın . Ama sizin tek hedefiniz asla olmasın...
8- Hayallerinizi belirleyin ve hedeflerinizi ona göre koyun .Unutmayın ki hayalleriniz ne kadar büyük olursa hedeflerinizde o kadar büyük olur...
9- Para olmadan mutlu olunmaz demeyin, elinizdekini tutarlı kullanmaya çalışın...
10- Unutmayın siz doğduğunuzda siz ağlarken herkes gülüyordu,öyle bir hayat yaşayın ki siz öldünüzde herkes ağlarken siz gülebilin...

Wednesday, September 06, 2006

Yeni Cümleler Kurmak...

Her yeni cümle başlarken, bir başka cümle son bulmaktadır. Unutulmaması gereken yeni cümleyi kurabilmek için gereken şansı vermek gerektiğidir aslında.Peki biz bu şansı her zaman vermektemiyiz acaba? Hayır tabi ki çünkü biz devrik cümleler kurmayı daha çok seviyoruz galiba ... Şu anlamsız ve tekdüze hayatımıza anlam katmaya çalıştığımız yani cümle kurmak eyleminde bulunduğumuz her an bize eziyet gibi gelmekte ,bunun nedeni:
insan neden sevmek ister , hiç düşündünüz mü ? Elbette hepiniz evet cevabını vereceksiniz;ama unuttuğunuz nokta bu sorunun cevabının herkese göre bir yanıtının olmasıdır.İnsanoğlu bencil bir varlıktır ve hep kendi mutlu olsun ister ama hep karşısındaki ezer.İşte bu nedenle yeni cümle kurmak istediğimizde temel kuralı unutmayalım, cümle de özne başta yüklemse daima sondadır. Yani bir cümle biterken; bize ,yeni bir cümle kurmak için şans tanımıştır .

SEVGİYE YER KALMADI MI?

Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım.Bu tapınak bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu ve burada geçerli olan incelik,anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil türünden ses çıkaran bir gereç yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı,içerdeki "bilgelik arayıcısı" kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. İçerdeki bir süre kayboldu,sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı. Bu "Yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz" demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü,aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içindeki suyun üzerine bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır. Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu. Nicedir hayatımızda sevgiye yer bulamadığımızı düşündüm. Bize sevgiyi anlatan bir olayı haber yapamıyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir kişiyi dinlemiyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir duyguyu görmüyoruz. Bize sevgiyi anlatan bir yazı yazmıyoruz, böyle bir yazıyı okumuyoruz. Bir Polonya filminde Nazi dönemi anlatılıyordu.Nazi komutanı güzel bir evi komutanlık merkezi yapmıştı.Evin güzel sahibesi üst kata çıkmıştı ve az görünüyordu.Komutan bu kadına âşık olduğunu anladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti: - Madam, aşkımız beni zayıf düşürüyor. - Hayır komutan, sevginiz sizi insan yapıyor. İnsan ruhu da doğanın bir parçasıdır ve doğa gibi boşluk kabul etmez. İçinde sevgiyi barındıramayan insan nefretle dolar ve insanlıktan uzaklaşır. Nefret etmeden birine kötülük yapamazsınız. Nefret etmeden birini öldüremezsiniz. Nefreti içinde barındırmak isteyen insan önce kendisinden nefret etmek zorundadır. İçinde nefreti yaşatan insan yüreğindeki sevgiyi kovmuştur. Artık onu bulması çok zordur ve bunun ağır bedelini ödeyecektir. Sevgisizlik ağır bir yüktür ve insan bundan kurtulmak için çok kötü şeyler yapar. Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür. Hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır. Bağımlılık sevgi değildir,gereksinmenin karşılanmasıdır. Sevgi, değer vermesini bilmektir. Sevgi,yaşama hakkını kabul etmektir. Sevgi, varolmaktan kıvanç duymaktır. Sevgi, birlikte olmaktan sevinç duymaktır. Sevgi, eşitliğin duyumsanmasıdır. Sevgi, bütün yapay ayrımların hayattan çıkarılmasıdır. Sevgi, bilinçtir. Sevgi, insan olmaktır. Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine parayı koyduk. Para için yaşıyoruz, para için eğitim görüyoruz, para için meslek ediniyoruz, para için çalışıyoruz, para için birbirimizi çiğniyoruz, para için birbirimizi aldatıyoruz, para için savaşıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve yerine üstün olmayı koyduk. Üstün olmak için yaşıyoruz, üstün olmak için yarışıyoruz, üstün olmak için kendimizden başkasının aşağı olmasına çalışıyoruz. Sevgiyi hayatımızdan kovduk ve nefreti içimize çağırdık. Birbirimizden nefret ediyoruz nefretle yaşıyoruz, nefretle çalışıyoruz, nefretle dövüşüyoruz, nefretle öldürüyoruz. Para, üstün olmak ve nefret etmek hayatımızı dolduruyor. Hayatımız da savaşlarla, dünyayı yağmalamakla, birbirimizi boğazlamakla geçiyor. Sevginiz olmadıktan sonra daha çok paranız olsa, daha üstün olsanız, daha çok toprağınız, eviniz arabanız, malınız olsa ne olur? SEVGİYE YER KALMADI MI HAYATIMIZDA ?

Merhaba;

Merhaba , diyerek bir güne ,bir aya ,bir yıla belkide bir hayata başlamak... Shakespare'in de dediği gibi "Olmak yada olmamak işte bütün mesele bu " gerçekten de bütün mesele bu mudur? Sadece var olmak ve yaşamakmıdır sadece hayat. Yoksa hayata dair küçük ya da büyük mutlulukları veya hüzünleri de paylaşmakta gerekmez mi? Bunu yapabilmenin yoluda bence ,güleryüzlü ve riyakarlıktan uzak bir biçimde insanlara merhaba diyebilmekten geçer.
İşte bende, buraya amatörce veya profesyonelce bir şekilde bir şeyler karalayan herkese merhaba demek istiyorum.

HERKESE MERHABA :)